|                     |                                      |                                      |                                      |                                                        Şehrin                    uzaktan ışıkları görünüyordu Işıldayan alevleri vuruyordu                    gözlerimize Yel yel süpürüyordu sırtını                    karanlığın/ Aydınlık bir pınar gibi akıyordu dalgalanan                    seslerinde yalnızlığın..
  Kuşlar uçuyordu/sırtlarında                    rengini seçemediğim kanatları Bir hoş rüzgâr esiyordu beyaz                    tüyleri arasından/ ufka doğru yel yel asırları                    geçiyorlardı Ezan kokuları geliyordu ruhumuza/ Titreyen                    gölgeler gibi..uzakta ancak görebildiğimiz minareler                    arasından.
  Gri bir hayat yükseliyordu o sessiz ve narin                    bacalarından Mescitleri bekleyen evlerin, Gittikçe                    ışığını yitiren,  kimsesiz görünen sarı alev gözlerinden.                    
  Zaman yükseliyordu duman duman Biliyorum ki                    gökyüzüne kıvrılan acı ve gri bir tondu uğurlanan.  Ağaç                    desenli seccadeler içerisinde cevval sesler                    saklıydı Kendince içli dualar mırıldanıyordu dudaklar                    durmadan.
  Dumanlar arasında savrulan Tarifsiz beyaz                    ölümdü sanki Mahzundu bulutları yırtan kıvrımları Kalın                    bir duvardı öyküsü : / şehrin uzakta yalnızlığını bir                    kemer gibi/ saran...ki kıştı zaman..
  Delişmen bir gece                    gibi ayakta vakurdu seher Şehrin görünmez içli hatırasına                    değerken sessizce elleri Şiirler yağıyordu deliydi                    /şairlerin gizemli yüreğine  dizeler boyu elemli.dizeler                    boyu hasret dizeler boyu görkemli..
  İnce bir nağmeydi                    uzaktan geçen tren sesleri Gencecik kara benzeyen-                     Düşerken doğaya henüz bembeyaz elleri Dert olup                    ölüyordu sancılı ayaklarında Taze bahar misali                    müjdeli.. Zikrin sancılarına garkolan gönülleri                    ..
  Mor renkli zamanların şiirleriydi                    tüneyen Kimselere diyemediğimiz içimizde coşan                    öfkemizdi Böğrümüze vuran satırlardı/harf harf Dizeler                    boyu kanıksadığımız /özlem duvarlarını yırtan Kalabalık bir                    acıydı hep üzerimize gelen yalnızlığımız ..
  Ne zaman                    uzaktan baksam: Görsem bir sessiz şehrin                    ışıklarını İçsem yudum yudum tüm devingenliğini griye çalan                    mavinin Bir avuç günah sanarak hatırlarım, Belki sana                    dönük belki senden ziyade Kırarak kabuklarını rengini                    yitirmiş duygularımın..
  Sana açılmış bir el gibi                    çalarım hep yüzüme görmeden kimseler ağlarım,kıyılar boyu                    öksüz  gecenin seher yüzüne dökerek gözyaşlarımı kendimi                    yalnızlığa saklarım.. ..erir içimde bir garip                    olurum Diyemem kimseye dertlerimi şiirden                    gayri.. kendimde                    kaybolurum..
 
 
 
 
  İbrahim                    Zarifoğlu    |                                      |                                      |                                      |                                      |    |    | 
0 comments:
Post a Comment